FAS
Bizim seyahat ekibi tam kadro olarak Fas seyahatine hazırdı.
Ben, fotograf sanatçısı abimiz Niko Guido ve bir kişi daha Fransa’dan gelecek,
THY’nin direk uçuşu olan Kazablanka’da buluşacak önce doğuyu yapıp daha sonra
Istanbul’dan dahil olacak Reha abi ile çöl ve batı Fas’ı yapmak üzere organize
olduk
Fas’a vize yok ve yaklaşık 4 saatlik direk uçuşla
Kazablanka’ya ulaşılıyor. Hani filmde ismi geçtiğinden dolayı egzotik, her
tarafından ayrı bir güzellik fışkıran bir şehir bekleyen orada hayalkırıklığı
yaşar herşeyden önce. İzmir’den hallice, biraz daha Fransız mimarisi ile
yoğrulmuş tipik bir kuzey Afrika şehri Kazablanka.
Havalimanına kazasız belasız inip, gümrükten zorlanmadan
geçip kiralık arabamızı alıyoruz. Şehir alana yaklaşık 45 dk mesafede. Önce
şehri gezmek ve biraz fotograf çekmek üzere yollanıyoruz. En enteresan mekan
Hasan II camisi. Tipik gelişmekte olan ülke politikacısı olarak kral görkemli
ve bütün faslıların övünebileceği bir cami yaptırmış. İhtişama bakılırsa
oldukça da para harcamış.Burası şehirde müslüman olmayanların ziyaret
edebileceği tek cami, yine de içeri girerken müslümanlığımız sorgulandı.
Anlaşılan o ki diğer din mensuplarına kayıtsız şartsız açık değil.Deniz
kıyısında görkemli ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bunun dışında
Kazablanka’da her Fas şehrinde olduğu gibi “medina” denen eski –şehir çarşısı
mevcut. Dolayısıyla başa yerde medina ziyaret etme fırsatı bulamayacaklar bu
merkezi de ziyaret edebilirler. Alışılagelen dükkanların dar sokaklarla
ayrıldığı kalabalık arap çarşısı görmek isteyenler için enteresan olabilir
Fransa’dan gelen Erol Abi’yi aldıktan sonra yola devam
ediyoruz, istikamet once Rabat sonra Fez şehri. İlk gün Casa’ya yakın olan
Rabat’da kalacağız.
Şehir çok enteresan değil
ancak daha fazla yol yapacak halimiz yok. Riyad dedikleri eski avlulu
osmanlı evlerini hatırlatan tarzda avlusu olan bir otelde geceliyoruz. Şehirden
aklımda kalan gece birşeyler yemeğe indiğimiz medinası. Yine dar sokaklar, yine
her türlü ürünün satıldığı dükkanlar ve açlıkla sağa sola saldıran bizler. En
son elimde Erol ve Niko abilerin sokak satıcısından sosis alırken resimleri
var. (kendileri sağ salim yaşantılarına devam etmekteler)
Sabah erkenden yola devam ediyoruz. Şunu belirteyim Fas’ta
bahsettiğim şehirler arasında yollar gayet düzgün ve trafik hemen hemen Turkiye
gibi (bu demektir ki ticari araçlardan mümkün olduğunca uzak kalmakta
fayda var). Dikkatimi çeken bir diğer
nokta ana yolun bir paraleline geçtiğiniz zaman gerçek anlamda sefaletin hüküm
sürdüğü. Özellikle köyler gerçekten fakir ve insanlar sokakta pek steril
olmayan şartlarda yaşıyorlar
İlk istikametimiz Chefchaouen.
Bir başka deyişle mavi şehir. Bir tepeye kurulmuş olan şehrin eski kısmında
butun evler mavi beyaz ve tonlarına boyanmış. Dar arnavut kaldırımı sokakları,
mavi evleri ve yöresel kıtafetleri ile bu köy gerçekten fotografçılar için bir
cennet. Rahatlıkla 2 gün kalıp harika kareler yakalamak mümkün. Bizim
Safranbolu’nun Fas versiyonu denebilir. Kişiseş fikrim olarak Fas’a giden
herkesin görmesi gereken bir yer. Köyde pansiyonlar ve küçük oteller de mevcut.
Tepeye çıkıp, fotograf çektikten sonra köy kahvesinde kahve yudumlamak da ayrı
bir keyif. Fas’ın genelinde mevcut olan kurallar bu köyde mavi fonla birleşip
güzel görüntüler veriyor ; Rengarenk yöresel kıyafetler, fotograf çektirmeyi
sevmeyen (ve hatta kızan insanlar) dar sokaklar, renkli halılar ve dokumalar. Özellikle
kukuletalı yerli kıyafetini giyince insan kendini hallice Jedi sanıyor (giydim,
hissettim oradan biliyorum)
Bu güzel köye hakkı olandan az zaman
ayırıp Fez’e doğru yola çıkıyoruz. Planımız gereği iki gun boyunca Fez’de
kalacağız. Burada da Rabat’ın aksine şehir dışında modern havuzu olan bir
otelde kalacağız. Fez yine ve tekrar geniş bir medinası olan büyük bir şehir.
İçinde lux oteller mevcut ve turizmin geliştiği noktalardan. Burada ilginç olan
eski şehirin dışında deri boyama atölyeleri. Her ne kadar fotograflarda
beklediğimiz renk cümbüşünü yakalayamasak da rengarenk derilerin kurutulduğu
tepeleri gezmek, daha sonra boyandığı tabakhaneleri fotograflamak ilginç bir
deneyim oluyor. Fez’e bir tepeden de
bakıp aziz bir şehir olduğunu gözlemlemek mümkün. Küçük sarı ve birbirine yakın
evleri ile komşu tepelerden güzel görüntü veriyor .
Fas’ın doğusunu yaptıktan sonra
tekrar batıya yönlenip Reha abiyi havalimanından alıp batıya gideceğiz. Yolda
Meknes şehrine uğrayıp Moulay Ismail türbesine uğruyoruz. Burası Fas’la ilgili
bütün foto albümlerinde yer alan oldukça güzel
bir mozole. Sultan İsmail’in babasından sultanlığı aldıktan sonra Meknes
şehrini güçlendirip adeta baştan yarattığı ve buraya Fas’ın Versaille’i
dendigini yazıyor tarih kitapları. Gerek mozole gerekse etrafında kurulu şehir
ve tabi ki medinası (evet Fas’tasınız) gerçekten o devirler için olduğu kadar
(1700 lü yılların başı) bugün de etkileyici.
Meknes’i de bitirdikten sonra
yola devam edip ekibi tamamlıyoruz. Bugüne kadar değişik yerlere beraber
gittiğimiz 4 ya da 5 kişilik Galatasaray liseli ekip tamamlanıyor (en önemli
ortak paydamız bu bahsetmemek haksızlık olur) İstikamet Ouarzazate. Kazablanka
havalimanında kiralık arabamızı bırakıyoruz ve içhat uçuşuyla çöle doğru devam
ediyoruz. Akşam burada konaklayıp ertesi gün çöle doğru yola çıkacağız. Bu
şehrin bir enteresan bir yanı daha burada bulunan Atlas film stüdyosu (Fas’ın
torosları Atlas dağlarının eteğindeyiz). Mumya, Gladyatör, Game of Thrones,
Lawrence of Arabia gibi filmler burada çekilmiş. Stüdyoyu gezip biraz japon
turist fotografı çektikten sonra çöle doğru yollanıyoruz. İstikametimiz Zagora
şehri. Yolda iki köyde duruyoruz. Biri hallice bir tedavi-sunak merkezi.
Insanlar buraya gelip kutsal saydıkları bir türbenin bahçesinde iyileşmeyi
bekliyorlar. Tagounite köyü bu yönüyle aklımda kalmış ancak Niko abimin
fotograf konusunda verdiği bir öğüdü burada uyguluyorum; Asla sefaletin ve
insanların acı durumlarının fotografını çekme.. Daha sonra çöle devam ediyoruz.
Vardığımız nokta bir kısmını bu sayfalarda görecegğiniz onlarca deve, çöl,
bedevi ve benzeri fotografı çekiyoruz. Bir yandan güneş batıyor, bir yandan son
derece keyifli bir ekiple çöldeyiz diğer yandan en büyük zevklerimden olan
fotograf çekiyorum ve mükemmel ışık yakalamışım. Gerçekten hayatımda benim için
değerli ve hatırlanacak anlardan birini yaşadığımı hatırlıyorum. Unutmadan
özellikle yolda verdiğimiz molalarda mide konusunda hassas olan benim aç kalmam
dışında Fas’ta herhangi bir aksaklık yaşamıyoruz.
Aksşam Ouzarzazate’a dönüp ertesi
gün Atlas dağlarını aşıp son güzergahımız olan Marakeş’e gitmek üzere yorgun argın
yatıyoruz. Yolumuz yaklaşık 5 saat sürecek ve dağları aşacağız ayrıca yol
üstünde Ait ben Haddou köyünde duracağız.
Ki nitekim duruyoruz da ve
Mustafa annesinin canını zor kurtarıyor. Ne alaka denebilir, açıklayayım. Köy
ki gerçekten çok güzel bir köy, bize ergen kardeşimiz Mustafa tarafından
gezdiriliyor. Kendisi fransızca bilen ve parasını bu güzel köyü gelen
turistlere gezdirip kazanan bir kadeşimiz (eğer bizden sonra rehberliği
bıraktıysa bilemeyeceğim). Bizler gittiğimiz yerden en iyi fotografı çıkarmak
derdinde olduğumuz ve insan da bunun en önemli ögesi olduğu için Mustafa’nın
verdiği pozlar bizi kesmiyor ve Niko abi annesini soruyor. Maksat iyi niyetli
olarak annesine köyün egzotik mekanlarında muhtemelen egzotik kıyafeti ile poz
verdirmek. Ancak Mustafa köyü anlatmaya çalıştıkça biz ısrarla annesini
soruyoruz. Bir süre sonra Mustafa “ou est ta mere” (Mustafa annen nerede)
cümlesini bol bol duyuyoruz. Mustafa doğal olarak bir süre sonra bu adamların
annemle derdi ne diye düşünmüş olmalı. Devamında biz de bununla ilgili olarak
yeteri kadar güldüysek de çocuk arkamızdan ne düşündü ve annesini kurtardığına
ne kadar memnun oldu bilemeyiz elbette.
Son durağımız ise Marakeş. Ve
beklenenin aksine fotograf ve cazibe olarak bizde en az iz bırakan yer aslında
Marakeş oldu. Mc Donalds meydanı ve akşamları kurulan çarşısı dışında
Marakeş’de fotograf olarak da gezecek yer olarak da çok etkilendiğimizi
söyleyemeyeceğiz.
Sonuçta Fas’ta yaklaşık 1 hafta
geçirdik, gerek gördüğümüz yerler, gerek çektiğimiz fotograflar gerekse kültür
ve renk olarak Fas’ı sevdik. Sahil
şeridine hak ettiği değeri veremesek de eminim orada da gezilecek görülecek bol
miktarda yer vardır, çekilecek fotograf ta. Kim bilir belki bir dahaki sefere
oradan güzel anı ve fotograflarla döneriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder