12 Ocak 2014 Pazar

Malezya-Kambocya

Kamboçya Seyahat Notları
Uzun süredir planladığımız bir seyahatti Kamboçya. Liseden iki değerli abim fotoğraf sanatçısı Niko Guido ve Reha Keskin ile senede bir kere yapmaya çalıştığımız uzak diyarlar seyahati için seçtiğimiz ülkeler Malzeya, Kamboçya ve Vietnam’dı. Bu yazıda Kamboçya kısmından ve orada yaşadıklarımızdan karşılastıklarımızdan bahsedeceğim
Her ne kadar seyahatten 10 gün önce düşüp bileğimi kırıp ameliyat olduysam da bu seyahatten eksik kalamazdım. (resimlerdeki eli kırık şahsiyet benim).Doktorumun hayır gidemezsin itirazına iki gün uğraşıp seyahat iznini aldıktan sonra Malezya’ya uçtuk. Türk Hava Yollarının direk Kamboçya’ya uçuşu yok ve bağlantı uçuşu bulmak gerekiyor. Malezya’ya vize yok ve giriş cıkışlar oldukça rahat oluyor, Türklere karşı herhangi bir önyargıları mevcut değil.


Biz temel konumuz olan Kamboçya’ya gelelim. Kamboçya Türk vatandaşlarına vize uyguluyor ancak İstanbul’daki başkonoslosluk son derece nazik ve vize sorun olmuyor. Bu minvalde Bebek’te bulunan konsolosluğa teşekkür etmek gerekiyor.

Malezya’dan iki saatlik bir uçuşla Siem Reap’e geldik. İndiğimizde her gezginin başına gelebilecek tatsız sürpriz bizi bekliyordu ve Air Asia bizim valizleri Laos’a göndermişti. Neyse zamanla anladıkki aslında bir tshirt ve pantolonla gidip ihtiyac oldukca 5 dolara birseyler almak daha pratik oluyor. Sanırım bir daha less is best diyerek sadece kabin bagajı ile Asya'ya gelmek gerekiyor


Havalimanı oldukça güzel ve bir tatil köyü havasında bizi karşıladı biz de valizsiz bir pantolın bir t shirt tatilimize başladık.

Böylece 4 günlük valizsizlik sürecimiz başlamış oldu. Siem Reap Angkor Wat tapınak bölgesinin yakınında bulunan şehir. Tapınaklar 12. Yy ve sonrasında inşa edilmişler ve şehre uzaklıkları 5 km. Kiralanan bir tuktuk ya da minibüsle tapınak bölgesine intikal etmek mümkün. Tuktuk ve minibüs elbette yoğun bir pazarlığa tabi olabiliyor.

Siem Reap deyince Angkor ve ve çevresindeki tapınaklardan başlamak lazım. Tapınaklar şu an dünyada bulunan en büyük yekpare tapınak kompleksi. 12 yy den bugüne kadar ayakta durmuşlar ve ormana rağmen ihtişamlarından bir şey kaybetmemişlerç

Tapınaklar zaman içinde yoğun restorasyona tabi tutulmuşlar ve tutulmaya devam ediyorlar, görünen o ki bir yüz yıl daha restore edilebilir bir alan.

Özellikle Kore ve Japon turistlerin gözdesi olan tapınaklarda takdir edileceği gibi uzakdoğuluların elinden fotoğraf makinaları düşmüyor. Gelirken okuduğum bir blogta yazan cümle aklımda kalmış; Uzakdoğuya gidip tapınaklarda kendini bulmak kısmı bir hikaye. Herhangi bir rahibe 1 USD verdiğinizde istediğinizi yaptırabiliyorsunuz (edeb kuralları içinde tabi ki) . Bu durum uzakdoğulu milletlerin fotoğraf aşkıyla birleşince ortaya ilginç görüntüler çıkabiliyor.


Biz burada 3 tapınak gezebildik;
                Angkor Wat giriş bölgesinde bulunan ilk tapınak
              
Prasat Bayom hemen devamındaki büyül tapınak; bu iki tapınağın etrafı sularla çevrili




Tomb raider filminin çekildiği ağaçları ile ünlü Ta Prohm.

Ilk tapınak Angkor wat ile başlayalım


Steve Jobs bugünleri görse tahminime göre gözleri yaşarırdı. Ipad'le fotograf çeken bir rahip





















Tapınakta evlenmeden önce düğün fotoğrafları çektirmek oldukça moda. 10'a yakın cifti görduk bu şekilde

O sıcakta ciddi ciddi uğraşıp ışıklar ve reflektörler esliginde poz veriyorlardı.

TA PROHM (Tomb raider filminin çekildiği tapınak)
Ta Prohm 


Ta Prohm ve ağaçları

Ta Prohm






















Özellikle bilinmesi gereken önemli nokta Ta Prohm tapınağı ziyaret edilecekse sabah erken edilmeli hem fotoğraf ışığı açısından hem de kalabalık turların diğer tapınaklardan başlaması sebebiyle sakin olması sebebiye.

 Zira bu fotoğraflar çekildikten 1  saat sonraki dönemde tapınak asyalılar tarafından işgal edilmişti (ve ellerindeki fotoğraf makinaları ile birlikte)
Bu da Reha Abimiz

Niko ile Angkor'da








Siem Reap tamamen Angkor dünyası etrafında dönen ve başka özellik sunmaya bir şehir. Küçük bir budist tapınağında enteresan kareler yakalamak mümkünse de genel olarak Asya’da bu tarz tapınak çok olduğu için fazla vakit kaybetmeye gerek olmayan bir yer.

Siem Reap’de gece hayatı merkezdeki bizim Kuşadası Bodrum barlar sokağı tarzda kuçük eğlence yerlerinden oluşan yerlde dönüyor. Aynı bölgede stil ve kalite olarak diğerlerinden yarılan restaurant’lar da mevcut. Bunların dışında şehrin merkezinde çok enteresan bir yer yok

TONLE SAP LAKE (GÖLÜ)

Şehre 45 dk mesafede bulunan Tonle Sap Lake ve ona bağlanan nehirlerde bulunan yüzen şehirler bugüne kadar Asya’da gördüğüm en enteresan yerlerden. Benzerlerine göre daha uzun hayatın daha renkli olduğu şehirler. Nehire Siem Reap’e göre uzaklığına göre üça yrı noktadan tekne kiralayarak ulaşılabiliyor. İlk ikisi nispeten turistlerle daha kalabalık olduğu için biz üçüncü bağlantı noktasını seçtik.



























Oldukça renkli suyla iç içe geçmiş, aynı suda yıkanılan, bulaşık camaşır yıkanan içilen bir su düzeni gözlemledik ve enteresan fotograflar çektik. Sabah altıda kalkıp gittiğimize değen bir tur oldu



Bazı fotograflar aşagıda mevcut












SIHANOUKVILLE
Bir sonraki durağımız Sihanoukville idi, Siem’den 1 saat uçuş mesafesinde olan sahil şehri beyaz kumlarla kaplı plajların birleşme noktasında. Sehir bir yarımada şeklinde kuzeyden güneye uzanıyor ve turistik bir bölge. Bizim için hoş tarafı dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi burada da bir Türk lokantası olması ve Kamboçya’da lahmacun yiyebilmek oldu. İnsan değişik hislere kapılıyor, diğer yandan restaurant’ın Turk sahibi Korhan bizi son derece iyi ağırladı. Daha da sürpriz olan yaklaşık 3 yıl önce oraya yerleşmiş olan Ataman abi ile tanışmamız oldu.









Kendisi Türkiye’de herşeyin bırakıp müslüman bir Kamboçya köyüne yerleşmiş, Khmer dilini öğrenmis değerli bir abimizdi. Kendisi bizi yerleştigi köye götürdü ve orada yerli hakla konuşma imkanımız oldu.




Burada bir es vererek Pol Pot denen manyak diktatöre ve yaptıklarına yer ayırmak gerekiyor. Bu zat Amerika- Vietnam savaşı sonrası doğan boşluğu doldurarak  ülkede kpmünist esaslara dayalı bir diktatörlük ilan etmiş.İşin korkunç tarafı bundan sonra başlamış, sınıf farkını ortadan kaldırmak ve halkı direk bri nevi köle yapabilmek için okuma yazma bilen gözlük takan, öğretmenlik yapmış, dil bilen, vietnam asıllıı, müslüman herkesi öldürmüş ya da öldürmeye çalışmış.  8 milyon nüfuslu bir ülkede 1-3 milyon arası kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor. Daha sonra Vietnam’a da saldırmaya kalkınca Vietnamlılar ülkeye girip diktatörlüğü yok etmişler de Kamboçya rahat bir nefes almuış.İşin acısı yargılanmadan ve başka bir zarara uğramadan sıgındığı ormanda eceliyle ölmüş. Bu konuda “killing fields” filmini merak edenler izleyebilir.



Bu manyağın ancak tutuklanırken fotografını koymak geldi içimden













Bu köyde tanıştığımız 80 yaşındaki müslüman teyze bize o dönemi anlattı. 3 çocuğudan ikisini o dönemde kaybetmiş, verilen tek yemek günde 1 tabak pirinçmiş ve o da o gün verilen işler biterse verilirmiş. Kısaca diktatörlüğün ve mantıksız ekonomik hareketlerin acısını yine masum insanlar çekmiş. Örnek olarak çocuklarından biri tarla sürerken devletin sabanını kırdığı için devlet malına zarar vermekten idam edilmiş.

Köyün Camii


















Bu acı faslı kapatarak şehre geri dönersek Sihanoukville Asya bölgesinde deniz tatili yapılacak ve Kamboçya’ya gidilmesi durumunda ziyaret edilmesi gereken önemli noktalardan biri.

Kamboçya’da son güzergahımız olan baskent Phnom Pen’e 4 saatlik bir minibüs yolculuğu sonrasında ulaştık. Başkentte dikkat çeken oldukça lux araçların olması ki bunlar orada iş yapan Çinli ve Kore’lilere aitler, nehir kıyısında güzel restauranlar (tesadüf eseri burada Galatasaray Juventus maçını seyretme şansımız oldu ve elde edilen güzel sonuç tatilimize ayrı bir keyif kattı), bir nevi çalışma kampı olan ölüm tarlaları (Killing Fields) ve buradaki acı tablo, şehirde bulunan ve Pol Pot zamanında hapishane / işkence evi olarak kullanılan bina. Başkentte geçirilecek iki gün yeterli olacaktır.
Başkenti tamamladıktan sonra istikametimiz bizi başka bir dünyanın beklediği Vietnam oldu ki fırsat olursa o seyahatin anı ve fotograflarını baska bir yazıda paylaşmak isterim.

Azcümle Kamboçya makul fiyatları, muhteşem doğal güzellikleri, tapınakları, kısmen acı ama uzun ve derin kültürü, ulaşılabilirliği ve servis kalitesi ile Asya’da kesinlikle gezilmesi gereken bir ülke olarak aklımda kaldı.